Varoluşçuluk, Weimar Almanyasında savaş karşıtı, bireyin varlığını önemseyen bir düşünce olarak doğdu. Toplum kadar belki daha önemli bir insan nosyonu vardır. İnsan, bulunduğu herhangi bir durumu aşabilen bir canlıdır. Varoluşçuluk, çelişkili bir felsefedir. Bu çelişki veya paradoks önceki özgürlük kuramı olan Stoa'dan alınan bir olgu... Marksizm ve Varoluşçuluk birbirine taban taban zıt, uzlaşması imkansız iki görüş... Sartre tabi ki bu paradoksu ortaya koymuştur. Bu uzlaşı paradoksaldır. Sınıf nosyonu tabi ki vardır, ama birey grup öznelliği nosyonundan da özgürleşmiştir. Bu bir bakıma kapitalist ve modern bir düşüncedir. Tüketim toplumuna karşı bir direnç, yani nihilizmin ekseninin kayarak tüketimin insanı yok etmesi gibi... Oysa nihilist ontoloji bambaşka bir amaçla çalışılır, yok oluş karşısında insanın durumu... Hayatın aşk, özgürlük, yaşayış veya ölüm gibi yönleriyle incelenmesidir...
Bu bakımdan varoluşçuluk, insan karşıtı yönleri seyreltilmiş bir kapitalist toplum amaçlar. O toplum, eko-kapitalizm gibi bile anlaşılabilir. Weimar Almanyasından sosyalist bir düşüncedir. (Jaspers, Sartre, Camus, Tillich, ve hatta Heidegger gibi...)