Aristo ilk tragedya kuramını ortaya çıkaran kişi... Tarihsel olarak çok önemli, Poetika başlıklı ve tiyatro için çok önemli bir kitabın yazarı. Felsefesinin başka yerlerinde de tiyatro ve ona ilişkin kavramlardan bahsetmekte fakat en önemli katkısı bu kitap... Bize ulaşan metin kısa olan sürümü. Aristo kitapları iki biçimde yazıyor, bir akademisinde okuttuğu uzun sürümleri bir de akademi dışında okunmak üzere daha anlaşılır kısa metinler. Kitabın başına gelenler çok talihsiz, tıpkı diğer tragedya metinlerinin başına gelenler gibi... Uzun versiyonu kayıp. Kısa metnin de bize ulaşması bir mucize... Aristo'nun düşünceleri çok etkili oluyor ve Hegel'e kadar ki veya Alman romantizmine kadarki tiyatro adamlarını etkilemekte ve hatta bugün dahi yeni-aristocu eleştiri kuramı dahil eleştiriyi etkileyen yegane kaynaklardan bir tanesi. Kitap tragedyalar çağından sonraki dönemde yazılıyor. Aristo tragedyayı şöyle tanımlıyor:
“Tragedya, sahnede insanlar tarafından gerçekleştirilen, belirli bir uzunluğu olan, süslü bir dilin kullanıldığı, acıma ve korku yoluyla bu gibi duyguların sağılımını (katharsis) gerçekleştiren, ciddi ve tamamlanmış olaylar dizisinin taklit ile yeniden sunumudur (mimesis).”
Aristo'nun bu tanımı, Shakespeare gibi pek çok büyük tiyatro adamını ortaya çıkarmıştır. Aristo'dan sonra en önemli katkıyı Hegel yapmakta. Hegel, çağının ve hatta tüm çağların en büyük düşünürü... Neden? Birincisi, Spinoza ile ilahiyat durumundaki felsefeye dönemin tarih çalışmalarına dayanarak zaman kavramını eklemiş ve tarihi ilerlemeci bir pozisyondan ele almıştır. Kendisini aşmaya zorunlu kılan bir filozof ve kendinden sonraki felsefe tarihi gerçekten de böyle yapılanmış ve Hegel'e yapılan itirazlar, daha büyük etkiler doğurmuştur. Hegel, belki de en büyük akademisyendir, en büyük hocadır.
Hegel'in tragedya tanımı gerçekten oldukça ilgi çekici. Hegel'e göre bir kahraman cesurca eyleme geçer ve önemli ve doğru bir konum elde eder, ancak bunu yaparken aynı anda tersi ve aynı şekilde doğru bir başka konumu ihlal eder ve böylece aynı anda büyüklüğün, kabahatin ve tek yanlılığın kurbanı olur. Bu çok ilgi çekici bir tanım, çünkü Hegel'in söylemek istediği aslında antagonizmanın her iki tarafının da doğruluğa sahip olduğudur. Tragedya'yı büyük yapan Hegel'in tarihsel kişilik tanımı ile benzeşmesidir. Tarihsel kişilik, zamanlarının ötesinde ortaya çıkarlar, çağı ile çatışır ve yeni bir dünya hazırlarlar. Hegel'e göre bunun eşsiz bir örneği Sokrat'tır. Hegel'e göre tragedya, tarihte kendini gerçekleştirme eylemi ile aynı şeydir. Tüm tarihsel atılımlar benzeri şekilde gerçekleşmektedir: insanın çağıyla hesaplaşması...